Duygu mu, sex mi?
Küreklerin pürüzsüz yüzeyi neredeyse serin hissettiriyor, ancak çarpma anında sıcaklık kıçıma ve tüm vücuduma yayılıyor. İnce bir ter tabakası tenimi kaplıyor. Kokum etrafımdaki havayı dolduruyor.
Ama ben geri çekiliyorum. Sanki tüm gücüyle sallanıyormuş gibi bağırıyorum.
Çarpmanın çatırtısı aklımı karıştırdı. Sıcaklığı ve acıyı bekliyordum ama o sexi beklemiyordum. Sanırım buna dayanamam. Durdurun şunu!
Ancak, o kırmızı ateş çiçeği çoktan dağıldı. Onun gitmesine hazır değilim. Geri dön!
Öyle yapıyor. Belki de yıllar içinde geliştirdiği altıncı histir ya da belki de ben ona net sinyaller verdim.
Her vuruşta, karar vermeden önce sıcaklığın cildime ve beynime yerleşmesini bekledim… Bu çok mu fazlaydı yoksa tam kararında mıydı?
Bir yandan diğer yana geçiş yapıyor, bir sonraki vuruşun nereye düşeceğine dair sadece küçük ayarlamalar yapıyor. Sanki kıçımda bir hedef var — kürekle çizdiği bir hedef.
O bir müzisyen, bir usta, duyum ve sex sanatının deneyimli bir çalışması. Hafif vuruşlar bile başımın üstünde patlayan bir havai fişek gibi geliyor. Ne hissettiğime bakmaksızın zıplıyorum. Kıkırdıyor ve devam ediyor.
Tam olarak neye tepki veriyorum? Hissiyata mı yoksa sexe mi? Çünkü his ateşli, etimin altında lav gibi yayılıyor. sex ise şimşek, her seferinde beni ürküten kırbaç benzeri bir çatırtı.
O sexe alışmak istemezdim. Belki alışsam bile üzerimde bu kadar büyük bir etkisi olmazdı.
Peki ben hangisini daha çok beğendim?
Hepsi. Her an, başa çıkamayacağımı düşündüğüm anlar bile, beynim acıdan kaçmak ve saklanmak istediğinde bile, küreğin temas sexinin beni biraz korkuttuğu anlar bile.
Hem sex hem de his tek başlarına ilgi çekici olabilir, ancak bir araya geldiklerinde haz ve acının bir fırtınasına dönüşüyorlar.